Osmanlı Devletinin Yükselme Dönemindeki Siyasi Ve Sosyal Yapsısı

OSMANLI DEVLETİNİN YÜKSELME DÖNEMİNDEKİ SİYASİ VE SOSYAL YAPISI

 

Sosyal yapısı:
  Osmanlı devleti başta doğrudan doğruya Türk unsuru ile kuruldu  ilerleyen yüzyıllarda sınırlar genişledikçe Devletin kurucu ve temel unsuru olan Türklerin yanında başka topluluklarda görülmeye başlandı

 

Osmanlı giderek çok çeşitli milletlerden oluşan bir devlet halini aldı daha doğrusu farklı din ve milletlerden oluşan bir yapı almaya başladığı için bu niteliği kazandı

Osmanlı devleti toplumu İslami hukuk ve örfi hukuk denile hukuk kurallarına göre biçimlendirildi

Bu arada kısaca İslami ve örfi hukuku anlatacak olursak

 

İslami Hukuk:
İslam hukuku, İslam dininin ilkelerine dayanır ve hukukun kaynağı olarak Kur'an görülür. İslam hukukunda Kur'an'da hüküm bulunmaması halinde Peygamberin sözleri (hadis) ve davranışları (sünnet) dikkate alınır. Kıyas (analoji) ve İcma (mahkeme içtihatları ve bilimadamlarının görüşleri) hukukun oluşumunda önemli paya sahiptir. Osmanlı İmparatorluğunda da uygulanan İslam hukuku, Türkiye'de 1926'da yürürlüğe giren Medeni Kanun ile yürürlükten kalkmıştır.

 

Örfi Hukuk:
Türk gelenek ve göreneklerine göre düzenlenmiş kurallarla, ser'i hukukun (İslami hukuk ) esaslarına aykırı olmamak kaydıyla padişahların buyruklarından oluşurdu. Örfi hukukun esasları KANUNNAME adıyla bir araya getirilmiştir.

 NOT: Bilinen ilk Osmanlı Kanunnamesi Fatih Sultan Mehmet'in kanunnamesidir.(KANUNNAME-I ALI OSMAN)

Buna göre Osmanlı toplumu iki temel gruba ayrılıyordu bunlar “yöneticiler” ve yönetilenler” idi. Yönetici sınıfa Osmanlılar “askeri sınıf” diyorlardı. Osmanlıda “askeri” kelimesi herhangi bir devlet işinde çalışan, herhangi bir devlet işi yapan anlamına geliyordu. Bunlardan askerlik yapanlarına “seyfiye” denilirdi. Eğitim ve öğretim işleriyle uğraşanlara “müderrisler”  yargı ve yönetim işleri ile ilgilenen yani bu işi yapan kadılar ise “ilmiye”  adı verilen sınıfı oluşturdu.

Devlet dairesinde çalışanlara hangi işi yaparsa yapsın hangi seviyede olursa olsun “kalemiye”  denilirdi.

Genellikle askeriler vergi vermezler bunun karşılığında yani vergi yerine devlete hizmet eder yani devlete hizmet götürürlerdi. Böylece devlet gelirinin mühim bir kısmını buradan sağlardı.

Yönetilenler ise bunların dışında kısımdı. Yönetilenler kesimine Osmanlıda “reaya” adı veriliyordu.

Kırsal alanlarda köylüler, çiftçiler şehirlerde ise esnaf ve tüccarlar bu reaya adı verilen kesimi oluştururdu ve bu grup vergi verirdi.

 

 

 

 

Siyasi yapısı:

 Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi ve hukuki rejimi, daha çok bir sentez niteliği taşır. Osmanlı Devleti, her şeyden önce bir Türk ve İslam Devleti'dir. Bir yönüyle de İslamiyet öncesi Türk Devletleri’nin yapısal izlerini taşır.

 

 Eski Türk Devletlerinde, siyasi yapılanmanın en önemli unsurlarından biri kenttir. Bu bağımsız bir şekilde aşiretler yani boylar halinde yaşayan halkın, barış içinde kalmasını sağlar. Osmanlı'da federatif bir yapı görülmekle birlikte kimi yerlerde de bu kent yapısına rastlanmaktadır.

 

 Zamanla, idare merkezileşti ve hükümdarlar, doğaüstü bir kaynaktan gelme vasıflarını aldılar. Hükümdarlara "padişah-ı cihan" yani Dünyanın padişahı adı verildi. Bu hükümdar, mutlak şahsi evrensel ve kutsal bir kimliğe kavuştu ve bunun gerektirdiği hukuki statüye sahip oldu. Bütün sosyal ve siyasi hayatın hakimi, düzenleyicisi olan en yüksek organ haline geldi.

 

 Osmanlı'nın yapısını büyük ölçüde oluşturan İslam Dini ve bunun temelleri, getirdiği yeni müesseseler dışında, dinde de birtakım değişikliklere yol açtı. Hükümdar, Tanrı'nın tahta çıkardığı kişi değil onun yeryüzündeki temsilcisiydi.

Ataköy, Baklan, Hadım, Denizli, köyü
 
Bu siteyi İlköğretim Öğrencilerine
tavsiye ederim
Facebook beğen
 
 

Reklam
 


Sayın Yusuf Gündüzün sitesi
 
Bugün Tekil 5 ziyaretçikişi burdaydı!
...................................................denatakoy.tr.gg Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol